10 Haziran 2014 Salı

Türk Bayrağı


Türk bayrağı nedir?

Bayrak; Bir ulusun simgesi olarak kullanılan, renk ve biçimle özelleştirilmiş, genellikle dikdörtgen biçiminde kumaş anlamına gelmektedir.

Türk bayrağı; Türkiye Cumhuriyeti Devletinin ulusal ve resmi bayrağına verilen isimdir. İstiklal Marşı'nın 1. , 2. ve 10. kıtalarında Türk bayrağından bahsedilir.

Türk bayrağının anlamı


Türk bayrağına arka plan rengini veren kırmızı bu vatan için savaşan şehitlerimizin kanını temsil emektedir. Türk bayrağının üzerindeki Ay ve beş köşeli yıldızı simgelerinin ne anlama geldiğiyle ilgili çeşitli görüşler bulunmaktadır. Bu görüşleri sizlere aktaralım.

1. Beş köşeli yıldız "demokrasi" eşitlik ve özgürlüğü, hilal "İslam"ı simgeler.

2. Yarım ay "Allah"ı, yıldız "Peygamber"i temsil etmektedir.

3. Savaşta ölen askerden oluşan kan gölünden ay ve yıldızın gösterilişidir.

4. Ay ve Beş köşeli yıldız, Orta Asya'dan gelen "Türklüğü", kırmızı zemin ise "vatanı" temsil etmektedir.

5. Osmanlı Devleti Bayrağının değiştirilmiş bir versiyonudur.

6. Yarım ay "yenilenme"yi, Beş köşeli yıldız ise "Türklüğü" temsil etmektedir.

7. Türk Bayrağı'ndaki Ay "İslamiyeti", Beş köşeli yıldız ise ise "Türklüğü" temsil eder.

Türk bayrağının tarihçesi


Osmanlı İmparatorluğu'ndan önceki Anadolu Türk devletlerinde kullanılan bayrak renk ve sembolleri hakkında yeterli bir bilgi yoktur. Türk Bayrağı'nı ilk olarak Anadolu Selçuklu hükümdarı Gıyaseddin Mesud tarafından Osman Bey'e gönderilen beyaz renkli sancak olarak görürüz. 15. yüzyıldan sonra al bayrak Yavuz Sultan Selim dönemindeki Çaldıran Savaşı'nda ise yeşil bayrak kullanılmaya başlanmıştır. Türk Bayrağı'na en yakın şekle ise III. Selim döneminde rastlanır. Bu bayrakta hilal ile birlikte sekiz köşeli yıldız kullanılmıştır. 1842 yılında Abdülmecit döneminde yıldız beş köşeli haliyle kullanılmaya başlanmıştır.Saltanatın kaldırılması üzerine 29 Mayıs 1936 tarihinde bayrağın şekli kesin bir şekilde tayin edilmiştir. 28 Temmuz 1937 tarihli, 27175 sayılı "Türk Bayrağı Nizamnamesi Kararnamesi" ile de Türk Bayrağı'nın kullanılışı düzenlenmiştir.

Türk bayrağının kabul tarihleri


Osmanlı döneminde "1844" yılında, Cumhuriyet döneminde "29 Mayıs 1936" tarihinde kabul edilmiştir.

Türk bayrağının örtülebileceği yerler


1. Cumhurbaşkanlığı yapmış kişilerin,

2. Şehitlerin ve tüzükte belirlenecek asker ve sivil kişilerin cenaze törenlerinde bunların tabutlarına,

3. Açılış törenlerinde Atatürk heykellerine,

4. Resmi yemin törenlerinde masalara örtülebilir.

Türk bayrağı ile ilgili yasaklar


1. Yırtık, sökük, yamalı, delik, kirli, soluk, buruşuk veya layık olduğu manevi değeri zedeleyecek herhangi bir şekilde kullanılamaz

2. Resmi yemin törenleri dışında her ne maksatla olursa olsun, masalara kürsülere, örtü olarak serilemez.

3. Oturulan veya ayakla basılan yerlere konulamaz.

4. Elbise veya uniforma şeklinde giyilemez.

5. Hiçbir siyasi parti, teşekkül, dernek, vakıf ve tüzükte belirlenecek kamu kurum ve kuruluşları dışında kalan kurum ve kuruluşun amblem, flama, sembol ve benzerlerinin ön veya arka yüzünde esas veya fon teşkil edecek şekilde kullanılamaz.

6. Türk Bayrağına sözle, yazı veya hareketle veya herhangi bir şekilde hakaret edilemez, saygısızlıkta bulunulamaz

7. Bayrak yırtılamaz, yakılamaz, yere atılamaz, gerekli özen gösterilmeden kullanılamaz.

Türk bayrağı hangi durumlarda yarıya indirilir?


Türk Bayrağı, yas alameti olarak Mustafa Kemal Atatürk'ün vefat tarihi olan 10 Kasım'da yarıya indirilir. Yas alameti olmak üzere bayrağın yarıya çekileceği diğer haller ve zamanı Başbakanlıkça ilan edilir.


Bayrağımız ile ilgili Arif Nihat Asya’nın güzel bir şiirinide sizlerle paylaşmak istedim.

Ey mavi göklerin beyaz ve kızıl süsü,
Kız kardeşimin gelinliği, şehidimin son örtüsü,
Işık ışık, dalga dalga bayrağım!
Senin destanını okudum, senin destanını yazacağım.

Sana benim gözümle bakmayanın
Mezarını kazacağım.
Seni selâmlamadan uçan kuşun
Yuvasını bozacağım.

Dalgalandığın yerde ne korku, ne keder...
Gölgende bana da, bana da yer ver.
Sabah olmasın, günler doğmasın ne çıkar:
Yurda ay yıldızının ışığı yeter.

Savaş bizi karlı dağlara götürdüğü gün
Kızıllığında ısındık;
Dağlardan çöllere düştüğümüz gün
Gölgene sığındık.

Ey şimdi süzgün, rüzgârlarda dalgalı;
Barışın güvercini, savaşın kartalı
Yüksek yerlerde açan çiçeğim.
Senin altında doğdum.
Senin dibinde öleceğim.

Tarihim, şerefim, şiirim, her şeyim:
Yer yüzünde yer beğen!
Nereye dikilmek istersen,
Söyle, seni oraya dikeyim!
 
 
Arif Nihat Asya

4 Haziran 2014 Çarşamba

ŞEHZADE BAYEZİD'İN YÜREK BURKAN HİKAYESİ


ŞEHZADE BAYEZİD'İN HİKAYESİ


Muhteşem Yüzyıl dizisinin de bu hafta Şehzade Mustafa’nın ölümünden sonra acı bir ölüm , acı bir katlediliş hikayesini daha izleyeceğiz.




Şehzade Beyazıt’ın ve evlatlarının babasının fermanı ile nasıl katledildiği görmek istiyorsanız bu akşam bu diziyi izleyin. 



İzleyin ki bir baba nasıl olurda bu kadar acımasız olur, nasıl olurda evladına kıyar,nasıl olurda menfaatleri ,tahtına olan sevgisi evlat sevgisinin önüne geçer görün.

Peki Şehzade Beyazıt kimdir,nasıl ölmüştür ve mezarı nerededir?




ŞEHZADE BAYEZİD'İN YÜREK BURKAN HİKAYESİ

Tarihi kaynaklarda, annesinin Hürrem Sultan olduğu belirtilen Bayezid'in kardeşlerinden Mahmud ve Abdullah'ın çok küçük yaşlarda öldüğü, diğer kardeşleri Mehmed ve Cihangir'in genç yaşta hastalanarak, Mustafa'nın ise askerler tarafından tahtın varisi olarak desteklendiği için Hürrem Sultan'ın entrikalarının da etkisiyle Kanuni tarafından boğdurularak öldüğü bilgisi yer alıyor.

Erkek kardeşlerinden sadece Selim'in sağ kaldığı ifade edilen Bayezid'in taht kavgası yaptığı ağabeyi Selim ve onun tarafını tutan babasıyla mücadele ettiği, daha sonra yaşanan çeşitli gelişmelerin ardından oğullarını alarak İran şahına sığındığı kaydediliyor. İran'da Şah Tahmasb tarafından büyük bir törenle karşılandığı ifade edilen Bayezid'in, onun aracılığıyla babasından affını dilediği, Kanuni'nin de bir ara onu affetmeyi düşünse de Selim'in ve Tahmasb'ın tutumları karşısında bundan vazgeçtiği, bu çekişmeden yararlanmak isteyen Tahmasb'ın bir bahaneyle Bayezid'i ve oğullarını hapse attırdığı belirtiliyor.





Bundan sonra Kanuni, Selim ve Tahmasb arasında Bayezid'in teslimi konusunda yazışma ve pazarlıklar başladığı, anlaşma sağlanınca Kazvin'e giden Osmanlı elçilerinin 25 Eylül 1561 tarihinde önce Bayezid'i, ardından da oğullarını boğarak öldürdükleri kaydediliyor. Bayezid ve oğullarının cenazelerinin Sivas'a getirilerek defnedildiği, Bayezid öldüğü zaman 36, en büyük oğlu Orhan'ın ise 16 yaşlarında olduğu bilgisi yer alıyor.

Bayezid'in ölümünden sonra İstanbul'a getirilen eşinin de bir kale içinde tutulduğu ve yanında bulunan 3 yaşındaki oğlunun da öldürüldüğü tarihi kaynaklarda aktarılıyor. 





















KANUNİ İLE BAYEZİD'İN YAZDIĞI DOKUNAKLI MEKTUPLAR

Veliahtlık meselesinde babasına isyan edince Kanuni Sultan Süleyman tarafından kovulan Bayezid, af dilemek için babasına şu nazmı yolluyor:

''Ey seraser âleme Sultan Süleyman'ım baba,
Tende Canım, Canımın içinde cananım baba,
Bayezîd'ine kıyar mısın benim canım baba
Bigünahım, Hak bilür, devletlü sultanım baba.

Enbiya ser-defteri yani ki Âdem hakkıçün,
Hem dahi Musî ile îsî-i Meryem hakkıçün,
Kainatın server-i ol Ruh-i âzam hakkıçün,
Bigünahım, Hak bilür, devletlü sultanım baba...

...Hak Taâlâ, kim cihanın şahı etmiştir seni
Öldürüp ben kulunu, güldürme şahım düşmeni
Gözlerim nuru oğullarımdan ayırma beni
Bigünahım, Hak bilür devletlü sultanım baba

Tutalım iki elim baştan başa kanda ola,
Bu meseldir, söylenir kim 'kul günah itse n'ola'
Bayezîd'in suçunu bağışla, kıyma bu kula,
Bigünahım, Hak bilür, devletlü sultanım baba.''

Kanuni Sultan Süleyman ise oğluna cevaben yazdığı mektubunda, şu dizelere yer veriyor:

''Ey demâdem mazhar-ı tuğyân-ı isyânım oğul
Takmıyan boynuna her giz tavk-ı fermânım oğul
Ben kıyar mıydım sana ey Bâyezîd Hânım oğul
Bî-günâhım deme bâri tevbe kıl cânım oğul''